Yaratıcı Dramayla Yeniden Yaratılış

Yaratıcı Dramayla Yeniden Yaratılış

 

Bir zamanlar, ne masalda ne tarihte, yalnızca talaş kokusuna sinmiş bir hikâye vardı. Ne konuşan kuklalar ne de iyi kalpli periler... Sadece yaşlı bir marangoz ve sıradan bir ağaç. Hepsi bu kadar. Ama bazen en sessiz hikâyeler, insanın içinde en derin dönüşümü başlatır. İşte yaratıcı drama da tam olarak burada doğar: Sessizliğin içinden yeniden var olmak.

 

Sessizliğin İçindeki Oyuncular

Yaratıcı drama genellikle çocuklarla anılır; oysa o, yalnızca bir drama eğitimi değil, bir yaşam biçimidir. Tıpkı Gepetto Usta gibi. O da elinde keseriyle ağacın iç sesini dinliyordu. Onun sahnesi bir sınıf değil, talaşla kaplı bir tezgâhtı. Partneri ise bir oyuncu değil, sıradan bir ağaç gövdesiydi. Ama ne demek “sıradan”? Hiçbir ağaç, hiçbir insan gerçekten sıradan değildir. Her lifinde bir geçmiş, her dokusunda bir anlam gizlidir. Yaratıcılık, işte bu gizli anlamı fark etmekle başlar.

 

Tahtaya Can Veren Gözlem

Yaratıcı drama, objelere hayat vermenin sanatıdır. Bir sandalye bir bekleyişi, bir şemsiye de içimizdeki fırtınayı anlatabilir. Gepetto Usta da farkında olmadan aynısını yapıyordu. Her çivi darbesinde ağacın hikâyesini arıyor, her rende çekişinde ona yeni bir kimlik kazandırıyordu. Belki o ağaç bir zamanlar rüzgârla konuşmuştu, belki gövdesinde bir çocuğun adı kazılıydı. Yaratıcı Drama çalışmalarında da birey dış dünyayı işlerken kendi iç dünyasıyla buluşur.

 

Kukla Değil, Kimlik

Bir gün Gepetto, kimsenin işe yaramaz bulduğu çatlak bir ağacı atölyesine taşıdı. Ne kukla yapmak istiyordu ne oyuncak. Sadece bir yüz. Belki de geçmişinde yarım kalmış bir yüzleşmenin yansıması olacaktı. Burnu biraz eğri, dudakları ne gülüyor ne susuyordu. Gözlere gelince orada bir şey değişti. Gepetto o anda artık marangoz değil, bir oyuncuydu. Ağaca sorular sormaya başladı: “Seni ilk kim kırdı? En son ne zaman ağladın?”

Kısaca nesnenin içinde insanı, insanın içinde duyguyu bulmakla duygusal farkındalık başlar.

 

Empatinin Sessiz Oyunu

Yaratıcı drama, empatiyle nefes alır. Karşındakini anlamak için onun yerine geçmektir. Gepetto’nun oyduğu ağaç, artık bir obje değil, bir hikâyeydi. Her çentik bir anı, her boya darbesi bir itiraftı. Belki babasına söyleyemediği sözleri ağacın dudaklarına koyuyordu. Belki de suskunluğunu, o tahtanın liflerinde konuşturuyordu. Ve ağaç, dili olmadan konuşuyordu. Çünkü yaratıcı drama da bazen sözcüksüzdür, insanı sadece içsel yankılarla anlatır.

 

Oyun Bitince Kukla Kalkmaz

Her yaratıcı drama çalışması bir kapanışla biter. Ortaya gelinir ve “Nasıl hissettik?” diye sorulur. Ama Gepetto’nun oyunu bitmedi. Kuklası hiçbir zaman tam anlamıyla “canlı” olmadı. Çünkü mesele can vermek değil, kendini keşfetmekti. Atölyesindeki o sıradan ağaç, geçmişiyle barışabileceği bir aynaya dönüştü. Yaratıcı dramayı da böyle özetleyebiliriz. Zaman zaman sessiz, zaman zaman oyuncusuz, müziksiz ama bütünüyle gerçek bir oyun. Ve bu oyun, insanın kendini yeniden yaratma cesaretiyle sürer.

 

Önceki BlogICF CCE Onaylı Yaratıcı Drama Teknikleri ile Koçluk Yetkinlik ve Becerilerini Geliştirmek