Çocuk deyince ilk akla gelen nedir? Haydi, biraz düşünelim… 

Sevimli? Evet, sevimlidir çocuk, hem de çok sevimlidir. Hele bir de kendi çocuğu ise insanın, en sevimlisidir hatta. Gülüşüyle fetheder kalpleri, yanağınıza bir dokunması yeter. Bir anda giriverir yüreğinize. Bir gün iki sevimli karşılaşırlar, diğerinde bir fazla vardır onda olmayan.  O herhangi şey için ilk tutturmasıyla sevimlilik şaşkınlığa dönüşür.

Savunmasız? Savunmasızdır çocuk. Toplumun içinde bulunduğu coğrafya ve ebeveyninin bu coğrafyadaki ekonomik yapısı doğrultusunda ihtiyaçları önüne hazır gelir. Her ebeveyn kendi savunmasızı için tüm olanaklarını seferber eder. Gelişimini bu ihtiyaçlara olan talepleri ve bu taleplerin karşılanma süreciyle sağlar çocuk. Bir gün iki savunmasız karşılaşır, savunmasızlık şaşkınlığa dönüşür.

Masumiyet? Masumdur çocuk, her şekilde masum. İçinde bulunduğu toplumun kurallarına göre masumiyet değişkenlik gösterir. Öyle ki, iki masum karşılaşır bir gün. Biri için ayıp diğeri için masumiyettir. Hatta ebeveyninin kuralları ve ebeveyn büyüklerinin hoşgörüleri arasında da bocalamaya başlar. Masumiyet şaşkınlığa dönüşür.

Oyun? Oyuncudur çocuk, zaman yetmez oyun için. Kural da disiplin de kendisine aittir. Bireysel yaratıcılıkla başlar ilk oyunlar. Bir oyuncağa kimlik de cinsiyet de yükleyebilir. Ev eşyalarından oyuncak da yaratabilir. Oynayan çocuk aileye zaman da tanır. Maalesef ebeveyni rahatsız etmeyen uzun bir sessizlik de olabilir oyun. Bir gün iki oyuncunun karşılaşma zamanı gelir. Yaratıcılık şaşkınlığa dönüşür.

Uzatabiliriz çocukla ilgili sıfatlarımızı. Değişmeyen çocukluğun geçici olduğudur. Ancak kalıplara sokulan çocuklar, disiplin adı altında azarlanan çocuklar, duyguları köreltilip bir konu hakkında ne hissetmesi gerektiği dikte edilen çocuklar aslında özgürlüğünü yitirmemekte midir? Çocuk “özgür” olmalıdır. Hepimiz bu tanımın altına çocukluğumuzdan erişkinliğimize kadarki kayıplarımızı ekleyerek “özgür çocuk” anlamını farklılaştırabiliriz. 

Rapla Çiftiliği’nde karga kovalayan bir çocuk, içindeki çocuğu hiç yitirmeden aramızdan ayrıldı. Yıllar süren özgürlük başkaldırısından sonra bizlere özgürlük adına kattıklarıyla aramızdan ayrıldı. “Bugünün küçükleri, yarının büyükleri” diyerek aramızdan ayrıldı. Salt kendi ulusunun çocukları için değil, barışın tüm dünya çocukları için gerekli olduğu ve en azından senede bir gün hatırlanıp tüm dünya çocuklarının birlikte kutlayabilmesi hayaliyle aramızdan ayrıldı. 

Peki, biz Anıtkabir’e bir “Çocuk Parkı” yapabildik mi? Yapamadık maalesef. Neden? Çocuk kahkahasının dayanılmaz ayıbı.

Çevresinde gördüğü hiçbir çocuğa kız/erkek ayırımı koymadan ve hepsine tek kelimeyle seslenerek aramızdan ayrıldı yüce insan.

“Çocuk!”

Ufuk Fikret Ozan
10.11.2021