Merhaba, ya da “Hola”. 

Bir müzik parçası düşünelim mi? Dört ya da beş müzik aleti çıkıyor sahneye. Bir davul, bir kontrbas, bir klasik gitar, bir basgitar ve olmazsa olmazı bir saksafon. Saksafon hariç tüm aletler giriş yapıyorlar yavaş yavaş. Derken saksafon giriyor. Müziğin vurguları ağır ağır yükseliyor. Siz sabırla bekliyorsunuz. Bir anda ritmin zirvesinde müzik duruyor ve bir insan sesi sahneyi devralıyor, “Tequila”. 

Ritim tekrar başlıyor ancak bu kez sizler de oturduğunuz ya da tutunduğunuz yerde bedeninizle eşlik etmeye başlıyorsunuz. Aynı ritim var fonda ama biraz daha uzun sürüyor. Bu arada saksafon üstadı soloya başlıyor. Bedeninizin ve saksafonun senkronizasyonu öyle uyumlu ki siz “bitmesin” derken diğer enstrüman üstatları da sabırla eşlik ediyorlar. Tam o anda müzik yine duruyor ve aynı gizemli ses ve yine “Tequila”.

Artık hepimiz hazırız hep birlikte “Tequila” demeye. Müzik yine başlıyor. Öyle davetkâr ki; önce dudaklar kasılıyor, kaşlar bir masumiyet edasıyla yukarı kalkıyor hatta boyun ve baş inanılmaz bir şekilde tüm yönlere hareket etmeye başlıyor. Omuzlar hiç durur mu? Artık parmaklarınız, elleriniz, oturduğunuz masa, tabaklarınız, çatallarınız hatta etrafınızda gördüğünüz her şeyiyle o ahengin içinde yer alabiliyor olduğunuzu görüyorsunuz. Hatta göremiyorsunuz belki de. Deviniminizin görülmesinin bilinçaltınıza yansıttığı utanma hissiyatı, gözlerinizin de kapanmasına sebep olabiliyor. Aslında bir baksanız çevrenize, her birinizin farklı beden hareketleriyle orada var olduğunuzun farkına varacaksınız. Ki bence bırakın, bakmayın. Uçma vakti. Hatta “ben” den “biz” e yolculuk. Takılmayın, müziğin ahengi oldunuz artık ve sabırla bekliyorsunuz finali. Neydi? “Tequila”

Müthiş değil mi. Belki şimdi bir yerlerden bulup dinlemeye de başlarsınız. 

Konu başlığımız, Meksika’da bir kasaba olan Tequila’nın adını verdiği, Aztek’lerin 2000 yıl önce “Agave” bitkisinin öz suyundan ürettikleri bir içecek. Agave bitkisinin Anadolu’da da bir türü yetişiyor ve biz onun adını da “sabır otu” olarak biliyoruz.

Sert bir içecek olan “Tequila”, küçük bardaklarıyla tek bir yudumda içiliyor. O yudumun paraşütle atlamak gibi tek seferde ve süratli bir şekilde sizinle buluşmasını sağlamak büyük bir cesaret, sonrasında ilk etkisinin geçmesini beklemek için de sabır gerekiyor. 

Yutarken önce yüz ifadeleri şekilden şekle giriyor, sonra omuzlarla birlikte tüm beden şekil değiştiriyor. Görenler ne diyecek kaygısı da ortadan kalkıyor bir anda. İnanılmaz bir benzerlik yukarıda tasvir ettiğim müzik ve içkinin bedendeki yansımaları.

Konum içkiyi övmek değil, aslında “Aşk” olacaktı bu ay. Sabır gerektiren, ritim gerektiren, tempoyla eşlik etmek gerektiren aşk. Utanmadan aşk. Gözler kapalı aşk. Cesaret gerektiren aşk. Ben değil biz olmayı gerektiren aşk. Bana benzesin, ben olsun değil, adı birlikte olalım olan aşk. Kendimizden geçmek için suyun bile yeterli olduğu aşk.

Aynada kendinize, kendi gözlerinizle değil, onun gözleriyle baktığınız zamanı yaşadınız mı? “Aşk “ işte onun adı. O aşkı yazacaktım.

O zaman hep birlikte, “Tequila”…

Ufuk Fikret Ozan
05.09.2021