Sosyometri Kuramı
“İnsan İlişkilerinin Görünmeyen Haritası”
İnsan ilişkilerini anlamaya çalışırken çoğu zaman gözümüzün önünde duran en önemli şeyi kaçırırız.
Soruyorum. Neyi?
Cevabım, ”Hareketi”.
Jacob Levy Moreno, insanı yalnızca düşünen ya da duygularıyla yönlenen bir varlık olarak değil, öncelikle “eylemde bulunan” varlık (birey) olarak tarif eder.
Daha önceki başlıklar altında her ismi tanımlardım ancak artık ilginizi çekiyor ise üstatları araştırmanız için size bırakıyorum.
Gelelim Moreno’ya. Moreno’ya göre sürekli olarak beden bireyi harekete davet eder. Hareket ise kaçınılmaz biçimde bireyi diğer insanlara doğru sürükler. Bu yüzden sosyometri ve psikodrama, sadece kişinin iç dünyasını incelemekle yetinmez. O iç dünyanın başkalarıyla temas ettiği tüm kıvrımlara ışık tutar. Ya da başka bir anlatımla aydınlatmaya çalışır.
Peki, biz kimleriz? Hominoidea’dan diye başlayan Homoerectus. Neandertal. Homosapiens’e kadar gelen rengârenk bir tür.
Moreno bireye daha geniş bir pencereden bakmaya çalışır. Onun bakış açısıyla hayat, yalnızca kafamızın içinde dönen sessiz düşüncelerden ibaret değildir. Daha çok, yaşadıklarımızın, ilişkilerimizin ve içsel tepkilerimizin birbirine dolandığı bir örgüdür. Hatta capcanlıdır.
Bu bağlamda düşüncelerimiz yaşadığımız gerçeklerimizden ayrı bir yerde durmaz. Tam tersine, hayatımızın içinde “Ordu” türkülerindeki gibi çoğu zaman tersine akmaya niyetlenen bir asi dere gibidir.
Günlük hayatta çoğu ilişkiyi gözümüzle maalesef göremiyoruz. Ya da hem adlandıramıyoruz hem de anlamlandıramıyoruz. İnsanların birbirini seçme biçimleri, kimden uzak durdukları, kimlere yakın hissettikleri puslu bağlarla örülüdür. Ebeveyn, akran, gelenek, sahiplenme, edinim, kültür. Sizler de hayatınızın belli dönemlerinde az çok hissetmişsinizdir.
Moreno, bu görünmezliği fark edip somutlaştırmak için sosyometriyi geliştirdi. Bir grubun içinde kimin kime çekildiğini, kimden kaçındığını, kimlerin merkezde durduğunu ya da kenarda kaldığını ortaya çıkaran bir araç olarak somutlaştırdı. Belli bir süzgeçten geçirip somutlaştırıp bizlere sunduğu Sosyometri sayesinde sosyal yapı donmuş bir tablo olmaktan çıkıp, hareket eden, nefes alan, sürekli değişen bir ağ gibi görülmeye başladı.
Bu ağın dinamiklerini anlatabilmek için Moreno dört temel kavram bizlere sundu. “Eylem, spontanlık, yaratıcılık ve rol”.
- Eylemi, insanın dünyayla en direkt temas kurduğu çizgi olarak niteledi.
- Moreno için Spontanlık kişinin o anda ortaya koyduğu beklenmedik ama içten taze bir yanıt gibidir. Bu düşünce ilişkilerde ancak davranışa dönüştüğünde bir karşılık bulabiliyor olmalı.
- Yaratıcılık, bu tazeliğin şekil kazandığı alan oluyor. Hatta Spontanlık olmazsa yaratıcılık sönükleşebiliyor. Ya da yaratıcılık olmazsa spontanlık yönsüz kalıyor.
- Role geldiğimizdeyse tüm bunların dışarıdan görünen yüzüdür “Rol”. Moreno’nun “İnsanı rolü aracılığıyla tanırız” sözü artık bu dörtlemeyle anlam bütünlüğünü sağlıyor.
Hepimiz toplumsal sahnede çeşitli rolleri üstleniriz, anlatıcı, dinleyici, lider, takipçi, dışlanan ya da merkezde duranızdır. Üstelik bunların hiçbiri tesadüfi değildir. Trajikomik değil mi?
Sosyometri yalnızca ilişkileri betimlemekle kalmadığı gibi onların değiştirilebilir olduğunu da gösterir. Bir grubun ilişkiler ağını anlamak, gerilimlerin nedenini görmek, çatışmaları detaylandırmak ve bağları daha sağlıklı bir hale getirmek takdir edersiniz ki her birey için güçlü bir başlangıçtır. Bireylerin birbirleriyle kurduğu o karmaşık bağlar yeniden düzenlenebilir ve güçlendirilebilir olduğu gerçeği de bir kazanım olarak karşımıza çıkabiliyor.
Günümüzde yaratıcı drama çalışmalarında sosyometrinin oldukça belirgin bir izinin olduğunu biliyoruz. Drama, tıpkı Moreno’nun önerdiği gibi, insanın eylem yoluyla öğrenmesini destekliyor. Sosyometri destekli çalışmalar katılımcıların gruptaki rollerini keşfetmesine, spontanlığı ve yaratıcılığı deneyimlemesine olanak tanıyor. Bir atölye sırasında kimin kime yöneldiği, kimlerin hangi konuda daha rahat rol aldığı ya da hangi ilişkilerin yeniden şekillendirilmesi gerektiği doğal bir akış içinde görünür hâle geliyor. Bu nedenle sosyometri, yaratıcı dramanın temelini besleyebildiği gibi sürecin yönünü de gösteren güçlü bir bileşen olmayı eğitmen ve katılımcılara kendi doğal konforuyla sunuyor.