Yaratıcı Drama ve Küçük Sporculara Diğer Sporcuların Zorbalığı

Yaratıcı Drama ve Küçük Sporculara Diğer Sporcuların Zorbalığı

 

Çocukluk dönemi, benliğin şekillendiği, aidiyetin arandığı, kimliğin sessizce yazıldığı bir evredir. Spor alanı ise, bu evrenin hem zeminidir hem de aynası. Küçük yaşta sporla tanışan çocuk, yalnızca fiziksel beceriler kazanmaz, sosyal ilişkilerin karmaşıklığıyla da yüzleşir. Bu ilişkiler, zaman zaman güvenli bir bağ kurma zemini olurken, kimi zaman da görünmeyen gerilimlere dönüşebilir. Bu gerilimlerin en sarsıcı olanlarından biri ise, aynı düzlemde bulunan çocuklar arasında gelişen zorbalıktır.

 

Yaratıcı dramanın çocukların duygusal ve sosyal yönlerine katkısı var mıdır?

Küçük sporculara diğer sporculardan gelen zorbalık, çoğu zaman yetişkin gözünden kaçan, üstü örtülü bir dinamiğe sahiptir. Bu zorbalık, yalnızca sözel veya fiziksel biçimde gerçekleşmez, dışlama, küçümseme, baskılama gibi daha ince yollarla da kendini gösterebilir. Bu tür bir etkileşim, özellikle duygusal olarak savunmasız ve sosyal olarak uyumlanmaya çalışan bir çocuk için derin izler bırakabilir. Takımın parçası olmak isterken görünmez kılınmak, sesini duyurmak isterken susturulmak sporu bir ifade alanı olmaktan çıkarır ve sessiz bir mücadeleye dönüştürür.

Bu noktada yaratıcı drama, çocukların bu görünmeyen çatışmaları fark edebileceği, yeniden anlamlandırabileceği ve kendini güvenle ifade edebileceği eşsiz bir alan sunar. Çünkü yaratıcı drama, bireyin sadece fiziksel değil, duygusal ve sosyal yönlerini de harekete geçirir. Drama süreci, çocuğun yalnızca bir role bürünmesini değil, aynı zamanda duygularına temas etmesini, ilişkileri sorgulamasını ve sınırlarını keşfetmesini mümkün kılar.

Zorbalığın kökeninde çoğu zaman bir güç arayışı yatar. Bu arayış, çocuk dünyasında dahi biçim bulur. Kimi çocuklar, grup içinde öne çıkmak, onaylanmak ya da korunmak için diğerlerini baskılamayı öğrenir. Bu öğrenme bilinçsizce gerçekleşir ve çevresel koşullarla pekişir. Bazen alayla, bazen sessizlikle, bazen sadece sırtını dönen bir çocuk diğerine yönelir,  Oysa çocuklar için spor, birlikte var olmanın, birlikte gelişmenin bir yolu olmalıdır. Rekabet, öğrenmenin bir aracı olabilir. Ancak zorbalık, öğrenmeyi bozan, varlığı tehdit eden bir yapıdır.

 

Yaratıcı dramanın öğrenmeye etkisi var mıdır?

Yaratıcı drama, çocuğun bu deneyimlerle başa çıkma becerisini geliştirebilir. Çünkü burada çocuk, bir karaktere büründüğünde aslında kendi yaşantısını da dışarıdan görebilir. Oyun aracılığıyla kendini ifade ederken, başkasının deneyimine de tanıklık eder. Bu çift yönlü etkileşim, yalnızca empatiyi artırdığı gibi içsel gücün fark edilmesini de sağlar. Zorbalıkla karşılaşan ya da zorbalık yapan çocuk, bu süreci yeniden sorgulama şansı elde eder. Bu, didaktik değil, deneyimsel bir öğrenmedir. Ve bu öğrenme, baskıyla değil, farkındalıkla gerçekleşir.

 

Yaratıcı dramanın çocuklardaki olumlu dönüşümlere katkısı var mıdır?

Küçük sporcuların kendi aralarındaki ilişkiler, antrenörlerin ya da ebeveynlerin gözleminden uzakta şekillenebilir. Bu ilişkilerde kurulan hiyerarşi, çocuğun kendilik değerini doğrudan etkileyebilir. Görünmeyen bir güç dengesi, bir çocuğun özgüvenini kemirirken, diğerini sahte bir üstünlük hissine sürükleyebilir. Bu durumun erken dönemde fark edilip dönüştürülebilmesi, çocukların duygusal gelişimi için hayati önemdedir. Ve bu dönüşüm, yalnızca kurallar koyarak değil, çocuklara duygusal araçlar kazandırarak sağlanabilir.

Yaratıcı drama, bu araçlardan biridir. Burada çocuk, sözcüklere ihtiyaç duymadan duygularını anlatabilir. Duruşuyla, bakışıyla, sessizliğiyle bile kendini ifade edebilir. Zorbalıkla örülmüş ilişkilerde, çoğu zaman kelimeler yetersiz kalır. Ancak bedenin ve hayal gücünün dili, çocuğa hem anlatma hem anlama gücü kazandırır. Bu güç, onun yalnızca sporda değil, yaşamın diğer alanlarında da varlığını sürdürebilmesini sağlar.

 

Önceki BlogICF CCE Onaylı Yaratıcı Drama Teknikleri ile Koçluk Yetkinlik ve Becerilerini Geliştirmek
Sonraki BlogYaratıcı Dramayla Küçük Sporcularda Ebeveyn Zorbalığını Onarma