Yaratıcı Drama ve Dirençli Ruhun Hikâyesi

Yaratıcı Drama ve Dirençli Ruhun Hikâyesi

 

"Zafer ne kadar zor olursa, kazanmanın mutluluğu da o kadar büyük olur."

Bu söz, yalnızca bir futbol efsanesi olan Pele'nin değil, aynı zamanda hayatın her alanında çabalayan insanların da yüreğinde yankılanır. Zafere giden yol çoğu zaman dikenlidir. Ve o yolun her adımı, ruhun dayanıklılığı kadar zihnin yaratıcılığını da sınar. Tıpkı yaratıcı drama süreçlerinde olduğu gibi.

Yaratıcı drama, zaferle özdeşleşen geleneksel başarı kavramının ötesinde bir içsel büyümeyi hedefler. Katılımcıların kendilerini keşfetmelerine, empati kurmalarına, hataları deneyimlemelerine ve yeniden ayağa kalkmalarına alan açar. Sahnede herkes birer oyuncudur; ama aynı zamanda kendi hikâyesinin yazarı, yönetmeni ve seyircisidir.

İşte Pele’nin sözü burada yankı bulur: Zorluk olmadan kazanmak, gerçek bir tatmin getirmez. Yaratıcı drama atölyelerinde bir karaktere hayat vermek, bir çatışmayı doğaçlama çözmeye çalışmak ya da bir duygunun içine tüm benliğiyle dalmak kolay değildir. Katılımcı, çoğu zaman konfor alanından çıkar, duygusal olarak kendini savunmasız hisseder. Hatta başarısızlık korkusuyla yüzleşir. Ama her zorluk, bir başka öğrenme fırsatıdır. Her 'başaramadım' hissi, bir sonraki denemeye zemin hazırlar.

Yaratıcı dramada başarı, ezberlenmiş repliklerde, sahne ışıkları altında ya da dışsal bir övgüde değil, kişinin kendi iç yolculuğundaki dönüşümde yatar. Bir çocuğun utangaçlığını yenerek kalabalık önünde konuşmaya cesaret ettiği, bir yetişkinin yıllardır bastırdığı bir anıyı canlandırarak gözyaşlarıyla yüzleştiği anlar gerçek zafer anlarıdır.

Tıpkı Pele'nin futbola adanmış yaşamında olduğu gibi yaratıcı drama da yalnızca yetenekle değil, azim ve tutkuyla anlam kazanır. Pele, çocuk yaşta yoksulluğun içinde futbol topunu bir bez parçasıyla hayal ettiğinde, karşısında yalnızca fiziksel engeller değil, toplumun önyargıları da vardı. Ama o yılmadı. Her düşüşünden sonra kalktı. Her kaybedilen maçtan sonra daha çok çalıştı.

Yaratıcı drama da benzer biçimde katılımcılardan bedel ister. Duygusal emek, zihinsel açıklık, bedensel ifade. Hepsi bu sürecin parçalarıdır. Ama ne zaman ki bir birey tüm bu çabaların ortasında bir sahnede kendini bulur, doğaçlama bir sahnede, bir başkasının gözlerinde kendisini görür ya da hiç söyleyemediği bir cümleyi dile getirir işte o zaman gerçek bir zafer yaşanır. Belki görünmez bir alkıştır bu. Belki sadece içten gelen bir huzur. Ama Pele’nin de dediği gibi “”Ne kadar zorsa, o kadar derindir o sevinç”.

Zor elde edilen zaferin kıymeti, onun ardındaki emeğin derinliğindedir. Tıpkı sahnedeki bir oyuncunun, oyunu değil kendini oynadığı anlarda yaşadığı gibi.

 

Yaratıcı Dramayla İçsel Dönüşüm

Yaratıcı drama kolay bir süreç değildir. Katılımcı, duygusal olarak kendini açmak, konfor alanının dışına çıkmak zorundadır. Sahneye ilk adım, çoğu zaman belirsizliğe doğru atılır. Ama işte tam da burada Pele’nin sözündeki anlam devreye girer. Ne kadar zorluk varsa, sonunda gelen gelişim ve özgürlük hissi o kadar değerlidir.

Yaratıcı drama, bireyin yaşamla kurduğu bağda bir metafor sunar. Yaşamak da bir tür oyundur. Bazen senaryosunu biz yazarız, bazen sahne arkası güçler bizi yönlendirir. Ama her durumda, sahneye çıkmak cesaret ister. Her prova, bir önceki hatadan ders almayı öğrettiği gibi her alkış ya da bazen sessizlik içsel bir başarıyı kutlamayı getirir.

Pele’nin sözü bu yüzden yalnızca sporla ilgilenenlere değil, her öğrenme sürecine, her sanat disiplinine ve her gelişim yolculuğuna hitap eder. Yaratıcı dramada olduğu gibi, her zor an bir sonraki kolaylığın tohumu olabilir. Ve her tereddüt, bir içsel dönüşümün başlangıcı olarak anlamlandırılabilir.

 

Pele’nin Hikâyesiyle Yaratıcı Dramanın Kesişimi

Pele, yokluk içinde büyüyen bir çocuğun azimle nasıl efsaneleşebileceğini kanıtladı. Onun başarısı sadece yeteneğe değil, bitmeyen çalışmaya ve yılmaz bir ruha dayanıyordu. Yaratıcı drama da aynı yolu takip eder: Emek, tekrar ve cesaret.

Yaratıcı drama, bireyin hem sahnede hem yaşamda daha özgüvenli, farkındalığı yüksek bir kişi olmasına katkı sağlar. Dramayla kişinin kendini tanıması, duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi; dışarıdan görünmeyen ama derin bir kazanımdır. Çünkü zafer, çoğu zaman içerde yaşanır.

 

Önceki BlogICF CCE Onaylı Yaratıcı Drama Teknikleri ile Koçluk Yetkinlik ve Becerilerini Geliştirmek
Sonraki BlogGündüz Kılıç ve Yaratıcı Dramayla Takım Ruhu