
Kayıptan Kaçınma Teorisi ve Yaratıcı Drama
Kahneman ve "Kayıptan Kaçınma" Üzerine
Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Daniel Kahneman ve Amos Tversky, insanların karar alma süreçlerinin sanıldığı kadar ölçülü olmadığını gösteren çalışmalar yapmaya karar verirler. Gözlemledikleri insanların, kazanç elde etme ihtimalinden çok, mevcut olanı kaybetme korkusuyla hareket ediyor olmaları çalışmalarının heyecanını arttırıyordu. Yani, bireyler için aynı miktarda bir kazanç ile bir kayıp karşılaştırıldığında, kayıp çok daha can acıtıcı hale gelmekteydi. Bu eğilim, yalnızca ekonomik kararları değil ilişkileri, seçimleri ve günlük davranışları da etkiliyordu. Kahneman elde ettiği sonuçlar doğrultusunda geliştirdiği bu teoriye "kayıptan kaçınma" (loss aversion) ismini verdi.
Kaybetme Korkusunu Sahnede Deneyimlemek
Yaratıcı dramanın, hazır bir metne bağlı kalmadan, bireylerin doğaçlama yoluyla duygu ve düşüncelerini ifade edebildiği bir çalışmalar zinciri olduğunu biliyoruz. Doğal olarak bu yöntem doğru kullanıldığında, hem eğitici hem de dönüştürücü olabiliyor değil mi? “Kayıptan kaçınma” kavramı eğitmenlerin drama çalışmalarında özellikle ele alabilecekleri kişisel, zengin ve oldukça derin bir konu yumağı sunar.
Doğru eğitmenler katılımcıların birçok duyguyla yüzleşmesini ve o duyguları daha yakından tanımasını sağlayabilir. Katılımcılar için elindekini kaybetme korkusunu sahnede deneyimlemek hem kişisel farkındalık hem de duygusal dayanıklılık açısından değerli bir adımdır.
Burada ayrı bir paragraf açmak istiyorum, Bu çalışmalar “Psikodrama” ya evrilmemeli, çünkü bu çalışma başka bir uzmanlık alanı gerektirir. Eğitmen çalışmayı uygun koşullar sağlayarak hemen keserek bir uzman eşliğinde en kısa sürede tekrarlayıp sonuçlandırmalıdır.
Eğitimde Kayıptan Kaçınma Temasının Yeri
Yaratıcı dramanın yalnızca bir sahne etkinliği değil aynı zamanda etkili bir öğrenme yöntemi olduğunu tüm yazılarımda özellikle belirtmiştim. Takipçilerim hatırlar. Bir drama eğitmeni, Kahneman’ın teorisinden ilham alarak, “kayıptan kaçınma” temasını merkeze alan eşsiz atölyeler tasarlayabilir. Katılımcılar bu tür çalışmalarda verilen rollerin kucaklamalarında kendi korkularına, alışkanlıklarına ve tepkilerine de ayna tutar. Birbirlerini gözlemleme fırsatı yakalama şansı, bireylerde empati kurma becerisini geliştirir. Farklı bakış açılarını anlama yetisini artırır ve kişisel dönüşüm ve gelişimlerine katkı sağlar.