Yaratıcı Dramayla Benken Biz Olmak

Yaratıcı Dramayla Benken Biz Olmak

 

İnsan, doğası gereği bireyselliğiyle var olur, ancak topluluk içinde anlam kazanır. Kendini keşfetme süreci, başkalarıyla kurduğu ilişkilerle derinleşir ve dönüşür. Yaratıcı drama, bu keşif yolculuğunda bireyin benlik algısını, başkalarıyla kurduğu bağları ve hayatla olan mücadelesini sahneye taşır. "Benken biz olmak", "aldatılmak bencillik getirir mi?" ve "hayata sığamamak" gibi temalar, yaratıcı dramanın içsel yolculukta sunduğu deneyimlerle daha iyi anlaşılabilir.

 

Bireysellikten topluluğa

Her birey kendi dünyasının merkezindedir, Düşünceleri, duyguları ve deneyimleri ona özgüdür. Ancak insan, başkalarıyla etkileşime girdikçe şekillenir. "Benken biz olmak" süreci, kişinin bireyselliğini kaybetmeden bir bütünün parçası olmayı öğrenmesiyle ilgilidir.

Yaratıcı drama, katılımcıları grup içinde hareket etmeye teşvik eder. Kişi, doğaçlama süreçlerinde kendi sınırlarını fark ederken, başkalarının varlığıyla anlam kazandığını keşfeder. Örneğin, bir sahnede herkes kendi hikâyesini anlatırken, bir noktada anlatılar birleşir ve ortak bir anlatıya dönüşür. Bu süreç, bireyin yalnızca kendi benliğiyle değil, başkalarıyla birlikte de var olabileceğini gösterir.

Grup çalışmaları sırasında birey, başkalarının fikirlerine açık olmayı, empati geliştirmeyi ve ortak bir dil oluşturmayı öğrenir. Benlik algısının "biz" içinde erimediğini, aksine "bizle”  daha da zenginleştiğini deneyimler. Bu noktada yaratıcı drama, bireyin başkalarına rağmen değil, başkalarıyla birlikte var olabileceğini öğreten bir araç haline gelir.

 

Aldatılmak bencillik getirir mi?

İhanet, insan psikolojisi üzerinde derin izler bırakır. Aldatılan kişi, yalnızca güvenini değil, kendine ve başkalarına duyduğu inancı da sorgulamaya başlar. Peki, bu durum insanı daha bencil bir hale mi getirir? Yaratıcı drama, bu sorunun cevabını deneyimleyerek keşfetmeye imkân tanır.

Bir grup çalışmasında, katılımcılar farklı ihanet senaryoları canlandırabilir. Kimisi ihanete uğrayanı, kimisi ihaneti gerçekleştiren kişiyi, kimisi ise dışarıdan bakan bir gözlemciyi oynar. Roller değiştikçe, her birey olayın farklı yönlerini deneyimleyerek içsel bir yolculuğa çıkar.

Aldatılmak, bireyi kendini koruma güdüsüyle baş başa bırakır. İlk refleks, duvarlar örmek, güvenmemek ve sadece kendi çıkarlarını düşünmek olabilir. Ancak yaratıcı drama, bireyin bu duyguya sıkışıp kalmadan farklı bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olur. Sahneye taşınan hikayeler, aldatmanın yalnızca bir kişiyi değil, birden fazla insanı nasıl etkilediğini, bencilliğin bir savunma mekanizması mı yoksa bir tercih mi olduğunu sorgulamaya açar. Böylece katılımcılar, kendi deneyimleriyle bencilliğin ardındaki nedenleri keşfeder ve belki de bu döngüyü kırma cesaretini bulur.

 

Hayata sığamamak ve sınırların dışına çıkmak

Bazen insan kendini dar bir çerçevenin içinde hisseder. Hayatın sunduğu kalıplar dar gelir, beklentiler ağır basar ve birey bu çerçeveye sığamadığını fark eder. İşte tam da bu noktada yaratıcı drama, bireye genişlemeyi, esnemeyi ve yeni yollar aramayı öğretir.

Bir yaratıcı drama çalışmasında, katılımcılardan hayatlarını bir sahne olarak hayal etmeleri istenir. Kimileri dar bir alan içinde hareket ederken, kimileri sınırları aşmaya çalışır. Fiziksel olarak yapılan bu çalışma, zihinsel süreçleri de harekete geçirir. Kişi, gerçekten de içinde sıkıştığı bir şeyler olup olmadığını fark etmeye başlar.

Hayata sığamamak, aslında insanın değişime duyduğu ihtiyacın bir göstergesidir. Yaratıcı drama, bireyin kendi sınırlarını keşfetmesini, içsel çatışmalarını anlamasını ve hayatla yeni bir ilişki kurmasını sağlar. Oyunun içinde kişi, gerçek dünyada cesaret edemediği adımları atabilir, yeni roller deneyebilir ve sınırlarının ötesine geçebilir.

 

Yaratıcı dramayla kendini keşfetmek

Yaratıcı drama, insanın yalnızca sahnede değil, hayatın içinde de dönüşmesine aracılık eder. "Benken biz olmak" süreci, bireyin topluluk içinde kendini keşfetmesini sağlar. "Aldatılmak bencillik getirir mi?" sorusu, bireyin savunma mekanizmalarını anlamasına ve aşmasına yardımcı olur. "Hayata sığamamak" ise değişimin kaçınılmaz olduğunu, ancak yeni yolların her zaman var olduğunu hatırlatır.

Bu süreçler, katılımcıyı yalnızca bir oyun içinde değil, kendi hayatı içinde de farklı bir yolculuğa çıkarır. Sonunda, herkes sahneden indiğinde, sadece bir oyun değil, kendisi hakkında da yeni bir şey öğrenmiş olur. Ve belki de asıl dönüşüm, o sahnenin dışında başlar.

 

Önceki BlogICF CCE Onaylı Yaratıcı Drama Teknikleri ile Koçluk Yetkinlik ve Becerilerini Geliştirmek