Yeni Kendimize Hazır mıyız?

İnsan! Çok çabuk öğrenebilen, taklit eden hatta arşivleyebilen en zeki canlılardan biri. Ancak birbirinin kopyası olan her toplumsal krizde, trajedide, salgında tarih boyunca sanki ilk kez yaşıyormuşçasına yine, yeniden panikleyebilen bir canlı.

Özellikle salgın dönemlerinde, bireysel bir yaşamı varmış gibi kendini kandıran ama yaşadığı dönemin kitle iletişim araçlarının konforu ile bireysel krizini içinde bulunduğu topluma virüsten daha hızlı yayarak panikleyebilen bir tür. Bu türe verilen ad, insan!

 

Pandemi nedir? Yalnızlık.

Bugünün insanı yüzyılın en büyük sağlık problemi “Pandemi’ye” hemen alıştı, göğüslemeye çalışıyor. Evet; kısaca coğrafi bir yayılma ”bulaş” olarak tanımlanan Pandemi, kelime anlamından öte artık bir yalnızlık. Doğal olarak yalnızlık olduğu zaman da bir gerilim oluyor. Özetle insan için an itibari ile en güçlü halkası olması gereken aile hayatı da bu yeni dönemde maalesef kopma ile tanışıyor.

Bu dönemin doğal akışına bırakılması halinde sorunlar kalıcı hale gelebildiği gibi aynı zamanda yüzyılların deneyiminden yola çıkarak baktığımızda da, bireyde hasar bırakıyor, topluma geçiyor ve çoğalıyor.

 

Sanal gerçeklik hasar bırakır mı?

Birey bu yalnızlık sürecinde eski/yeni biri ile iletişim kurmak, iletişimi yenilemek ya da iletişimi zenginleştirmek yerine teknolojik hazıra sarılıyor. Birey, teknolojinin getirileri ile alıştığı konfor altında farkında olmadan ezilirken aynı teknolojinin “maalesef” sadakatsizliğine de alışmak zorunda kalıyor. Beden dili tembelleşiyor, değişiyor, farklılaşıyor. Sadece bir maske ardında gizlenmiş jest ve mimikler değil, artık elleri de esaretle buluşuyor. Kültürel kucaklaşmaya uzaklaşıyor. Toplum ile ilk temasında ise gereksiz bocalıyor, açıkta kalan acemi gözleri ile betimlemeye çalışıyor duygularını.

 

Ailemin yanındaki, iş arkadaşlarımın yanındaki “Ben”, peki yalnız kaldığımdaki “Ben” kim?

Günümüz insanını kendisi ile buluşturabilmek için önce dünden bugüne insan tarihi sonrasında da kendi bedeni ile tekrar tanıştırmak, hafızasını havalandırmak gerekmektedir. İletişim kalitesinin arttırılması, beden dilinin doğru kullanımı, etkin dinleme ve empati kavramlarının geliştirilebilmesi için “Yaratıcı Drama” yöntem ve teknikleri tam da bu noktada daha çok önem kazanmaktadır.

Çalışmaların amacı, bireylerin iletişim eksikliklerine olan farkındalıklarını arttırmakta, kalıcı ilgi ve motivasyon oluşturabilmekte, içinde bulundukları kültür ya da toplum içindeki alt kültürlere karşı olumlu tutum geliştirmelerine yardımcı olmakta, bunlarla bağlantılı olarak sözlü ve yazılı iletişim becerisi kazandırmaktır.

 

Kendimizi ve çevremizi yeniden tanımaya, fark etmeye, etkilemeye, etkilenmeye hazır mıyız?

Başarı için insanı kaynak değil paydaş olarak değerlendiren tüm şirketler, birlikte gelişmeye ve büyümeye olan inanç ve güvenlerini kurumsal bütünlük bağlamında gözden geçirerek, yeniden normal yaşam ve çalışma politikalarını güncellemek ve yapılandırmak için çalışmalarına önceilk vermektedirler.

Duygusal motivasyonu, işbirliğini, ilgi ile ego yönetimini, saygı güven ve dinlemeyi, söz, beden ve mimiklerle durumsal iletişimi, çatışma yerine müzakereyi, öfke yerine empatiyi, stresi pozitif enerjiye dönüştürmeyi ve tüm bu kavram ve olguların bireysel enerjiyi kurumsal sinerjiye dönüştürmedeki etkisi ve gücünü anımsamak, sistem ve uygulamaları zihnin saklı raflarından indirmek, yeni yöntemler keşfetmek için  “ yanal – yaratıcı düşünme – çalıştayları ile uğraşmayın. “ Yaratıcı Drama “ tüm bunları sizin için gerçekleştirecektir.

 

Yeniden kendimiz ile tanışmaya hazır mıyız?